Orijinal ismi "My Father's Paradise" olan bu kitap aramice dili üzerine uzman olan bir adamın yaşam hikayesini içeriyor. Bu kitabı yazan da bu kitabın esas kahramanının oğlu ariel sabar'a ait. Kitap bildiğimiz Yahudi tarihi dışında unutulmuş bir yahudi grubunun hikayesini içeriyor. Almanya'daki nazizmin etkisiyle adım adım milliyetçi etkilerle ülkesindeki yahudileri kovmak istiyor Irak hükümeti. almanya bu nazizm döneminde irak'ta dahi öyle bir etki gösteriyor ki bir gazete üzerinden gün gün kavgam kitabını arapça yayınlıyorlar. irak yönetiminin zorlaması ile bu aile ve bu yahudi topluluğu hiç bilmedikleri bir kültüre israil'e doğru göç ediyorlar. bu aile ve grup irak'ta kürt kültürüyle kaynaşmış ve o coğrafyayla anılmaya başlamışlar. öyle ki literatüre bile "kurdish jews" olarak girmişler. ancak bu topluluğun çok daha ilgi çekici bir özelliği var ki aramice konuşmaları. uzun süre bir mülteci gibi bir hayat yaşayan bu gruptan yona sabar üniversitede kendine yakın davranan hocasıyla beraber aramice araştırmalarına yardımcı olur. öyle ki zaten kendi ailesinin anadiliydi ve bu süreçte ses kayıtları için amcasını kullanırlar. amcası da her zaman anlattığı kimi zaman uçuk kaçık olan hikayeleri anlatır, bunlar da aslında bir bakımdan bu topluluğun da kültürünün parçasıdır ve bunu öğrenmek için de bir yoldur. bu öğrenci Yona Sabar daha sonra Amerika'ya adımını atar ve eğitimini orada tamamlar. ve orada da dil üzerine dersler vermektedir. bu ilginç hikayeyi de oğlu Ariel Sabar kaleme dökmüştür. bu kitapla ilgili tek şikayetim Türk yayınevidir. kitabın Türkiye baskısı o kadar rezil bir tasarıma sahip ki dışarıdan bir romantik gençlik kitabı zannedebilirsiniz. içinde ise Irak'ın bir tarihi özeti yatıyor.
Aylık mizah dergileri arasında Kemik dergisi hakkında söylenecek çok şey olduğunu ve Türkiye'deki mizah dergilerinin çizgisiz ve değişik mizahın son dergilerinden biri olduğuna inanıyorum. Aynı zamanda bu dergiye karşı büyük bir özlem içindeyim. Bu yüzden dergideki bir çok isim ve köşeden az az bahsedip dergiyi anlatmak istiyorum. İlk başta Lombak kıyağı olarak cep boyutunda Lombak dergisinin arasında çıkmaya başlamıştı. Bu sebeple bu macerayı anlatmadan önce Lombak dergisine değinmekte fayda var. Lombak dergisi o dönemde de öncesinde ve sonrasında da bence çok iyi başarıya sahipti. Usta çizerlerle bezeli dergide her çizer aylık 3 ila 8 sayfa arası hikaye-çizim yapıyordu. Lombak sabahlamalarında öldüklerinden bahsediyorlardı bazen(Ersin Karabulut'un eski siyah beyaz sandık içi sayfalarında bahsettiği otobüste ayakta uyuma travması gibi). Bu emekle beraber ortaya çıkan hikayeler umuyorum ki bir çok insan için unutulmaz ve efsane olmuştur. Aynı L-manyak efsanesi gibi. Ki Lomb...

Yorumlar
Yorum Gönder